Elem Gündüz Özel Ant lisesi 10.sınıf
Mesaj Sayısı : 2 Kayıt Tarihi : 10/08/10
| Konu: Elem... Salı Ağus. 10, 2010 2:43 am | |
| 10. sınıf olmak istiyorum. - Spoiler:
Baskıyı şimdiden hissedebiliyordum. Ruh elementi, Merlin'in Jessica'ya söyledikleri, yeni Gardiyan'ım, bakışlar, beni işaret eden parmaklar, fısıltılar, fısıltılar... Kendimi kocaman bir botun altında kalmış bir karınca gibi hissediyor, nefes almakta zorlanıyordum. Şüpheyle etrafıma bakıp bir Hava kullanıcısının olup olmadığını anlamaya çalıştım. Beni olduğum yerde kıstırıp gebertmek için zilyon sebebi olan insanlar vardı. Bunu anlayabiliyorum. Eğer ikizim olsaydı kesinlikle onu öldürürdüm. Bakışlarımı Aya'ya çevirdim. Hemen yanımda oturuyordu; aynı ağacın köklerine yaslanmış, elele tutuşmuştuk. Zifiri karanlıkta bile ortalığı aydınlatabiliyordu; sarı saçları, bembeyaz teniyle, sanki ışıkla yıkanmış gibiydi. Yine de her zamanki gibi olduğumuz söylenemezdi. Ona her şeyi anlatmıştım az önce ve ihtimaller bizi öldürüyordu. Ya da en azından beni. Ondan ayrılmak istemiyordum. Strigoiler tarafından öldürülmek istemiyordum, çünkü ben ölürsem onlar kazanırdı ve Moroi'ler ölürdü. Gerçi umurumda olan tek Moroi vardı, o da yanıbaşımda oturuyor, dalgın bakışlarla ormanı süzüyordu. Ona biraz daha yaklaşıp kolumu omzuna attım ve onun gözlerinden görmek istercesine, baktığı yere bakmaya başladım. "Ne düşünüyorsun?" diye sordum, onun gözlerinden asla göremeyeceğimi fark ettiğimde. Ona istediğim kadar yakın değildim. Asla olamayacaktım. "Seni." Kısık bir sesle söylemişti bunu, sanki bir kalabalığın tam ortasındaymışız da insanların duymasını istemiyormuş gibi. "Seni, seni bekleyenleri, sonumuzun nasıl olacağını ve sana nasıl yardım edebileceğimi..." Eliyle az önce baktığı yeri işaret etti, sesine hafif bir alaycılık nüfuz etmişti şimdi. ''Şimdi burada, ormanda tek başımızayken, oradan bir Strigoi çıkıp bize saldırsa ne yapabilirim? İşte, sadece bu ihtimal bile beni korkutuyor...'' Çaresizce başını önüne eğdi. Kısa bir an, onun benim için endişelenmesinin tadını çıkardım. Bunu istemezdim tabii, ama yine de birilerinin sizi umursaması hoştu. Hele Aya'nın umursaması benim için diğer herkesten daha önemliydi. Sonuçta herkes beni koruyacaktı; ama asıl umursayacakları ben olmayacaktım. Sadece diğer Moroi'leri korumak olacaktı amaçları. Eğer Strigoi'ler beni yakalamakla bir şansa sahip olmasalardı, kolaylıkla feda edilebilirdim. Hem babam da onlardan biriydi, yani öğrencilerin çoğunun gözünde ben de yarı Strigoi idim. Düşüncelere dalıp cevap vermeyi unuttuğumu farkettim. "Aslında benzer şeyleri düşünüyormuşuz." İç çekip gözlerimi kapadım ve başımı arkamdaki ağaca yasladım. "Keşke bana hiç rastlamasaydın... O zaman bütün bu saçmalığa katlanmak zorunda kalmazdın. Endişeleneceğin ve endişelendireceğin kimse olmazdı... Nispeten normal bir sevgilin olurdu, normal bir hayat sürüp yaşlılıktan ölürdün." Kirpiklerimin arasından bir damla yaş süzüldü. "Şimdi ise, Strigoi maması olma ihtimalimiz var. Ama korkma," diye ekledim, yanağımdaki gözyaşını elimle savuştururken. "Sa na bir şey olmaması için kendimi feda edebilirim." Ağlamaya başladı. Gözlerimi ona çevirdim şaşkınlıkla. Ağlıyor muydu? Aya... neşenin ta kendisiydi. Tam bir Nihilistti ve ağlıyor muydu? Gözlerini kaçırıp bana sarıldı. Nefesimi boynumda hissedince küfretmekten kendimi alamadım. Onu ağlatan bendim. Neden çenemi tutamamıştım ki? Aptal, aptal Courtney! "Aptal!" İkinci defa aynı şeyi düşünüyoruz, dedi içimdeki diğer Courtney. Belki sandığından yakınsındır ona? "Böyle şeyler söyleme..." Bedeni hıçkırıklarla sarsılıyordu. Kollarımı ona sarıp sakinleştirici bir şeyler söylemeye çalıştım ama pek başarılı olamadım. Bu tarz şeylerde hiç iyi değildim. İşte kendimi bu yüzden sevmiyorum. Ne zaman bir şey gerekli olsa, mutlaka benim beceremediğim bir şey çıkar. Bu yüzden anlamsız bir kaç sözcükle yetindim; özür dilerim, hepsi geçecek, sakin ol... Aya uzun süre ağladı, bense sadece onu sarıp sarmaladım. Ağlayışı şiddetlendiğinde kollarımı sıkıyor, sustuğunda gevşetiyor; dudaklarımdan bir türlü çıkamayan mantıklı sözleri hareketlerimle söylemeye çalışıyordum. Bir rüzgar esip saçlarımızı havaya savurdu, ağaçlar hışırdadı. Rüzgar kesildi ve sessizlik beklentisiyle gözlerimi yumdum... ama hışırtılar devam etti. Gözlerim açıldı ve etrafı kolaçan ettim, ama hareket eden bir şey göremiyordum. Ah... bu çok aptalcaydı. Kendimi üçüncü sınıf bir korku filminde hissediyordum. Gerilim müziği nerede, diye düşündüm alayla. Ah... bir dakika. Bu Jessica olabilirdi. Az önce nispeten samimi bir an yaşamıştık Aya ile ve buna sinir olduğunu biliyordum. Belki de arkadan sinsice yaklaşıp ödümüzü koparmaya çalışacaktı? "Jess, eğer sensen, s*ktir git!" diye seslendim alayla. "Biraz romantik bir an, bilirsin..." Ve ömrüm boyunca kendimi bu kadar aptal hissettiğim başka bir an olmadı. Gelen Jess değildi. Bunu nasıl bildiğimi bilmiyordum, bir önsezi gibi bir şeydi. Ve az önce yerimizi öğrenmesini sağlamıştım. Bir daha korku filmleriyle dalga geçersem iki olsun. Ayağa kalktık. "Aya... Dinle beni." Yüzünü ellerimin arasına aldım. Küçük bir çocuk gibi görünüyordu; tedirgin, korkmuş. "Gitmen gerekiyor aşkım. Akademi'ye doğru koş ve ne duyarsan duy, geri dönme. Tamam mı?" Yavaş yavaş fısıldıyordum, sanki önemsiz bir şeymişçesine. Paniklemesini istemiyordum. Aya'yı biraz olsun tanıyorsam burada kalmak isteyecekti... Ve ölecekti. "Beni dinliyor musun bebeğim? Koş... Sadece koş. Vardığında Esther Ruby Caine'i bul ve ona olanları anlat, tamam mı?" Dudaklarına minik bir öpücük kondurup ondan ayrıldım. "O bize yardım edecek." Gözlerimi nihayet onunkilerden ayırabildiğimde, yaratıkla göz göze geldim. "KOŞ!" Aya korkuyla koşarken sabit bir şekilde durdum yerimde. Ölüp ölmemek umurumda değildi, yeter ki Aya'nın peşinden gitmesin... Yeter ki Aya ölmesin.
| |
|
Ceylin Üstün Admin & özel ant lisesi 11.sınıf
Mesaj Sayısı : 117 Kayıt Tarihi : 09/08/10
| Konu: Geri: Elem... Salı Ağus. 10, 2010 3:03 am | |
| Yazım hatası sıfırdı, hoş bir kurguydu. Aşkın farklı bi bakış açısı diyebilirim. 85* başvurularınızı yapınız. Rütbeniz veriliyor. Konu kilit! | |
|